Yaz ve Lento
Bazı kitapları okumanın bilhassa zevk verdiği bir mevsim vardır. Bir hocam “Klasikler yazın okunur.” derdi. Yazın humması, sıcağıyla klasiklerin insan ruhunu ele geçiren havasının yakıştığını düşünürüm ben de. Bir hocam da Zorba’yı her yaz yeniden okuduğunu söylerdi.
Her Ağustos geldiğinde “Yarısı yaz, yarısı güz.” derim kendi kendime; sevinirim. Yaz kendi telaşıyla geçer, güzse gelir gelmez insana, “Bir şeyler yapmalı, yeni bir şeyler…” taze enerjisi verir; ama bu, başka bir yazının konusu. Yaz benim için hep biriktirme zamanı gibidir. Zaten yeterince dağınık olan zihnim uzun süre bir şeye odaklanamaz; malum, günler uzun olduğu kadar telaşlı, geceler kısa. İşte dergiler bu dağınıklıkta iyi birer eşlikçidir.
Biz de bu yaz, hala dergileri dokunarak okumayı sevenlerin elindeydik. Baskı yaptığımız Mayıs’tan bu yana onlarca okura ulaştık. Onların plaj çantasına, piknik sepetine, tatil bavuluna girdik. Sahilde, hamakta, belki çilingir sofrasında eşlik ettik yıl boyu bizi takip eden vefalı Lento okurlara. Yurt içinde, dışında sayfalarımıza parmak izi bırakmak isteyen herkese ve birçok şehirde dergileri yaşatan kitabevlerine gittik. Çünkü biliyoruz ki hala kağıt kokusunu, dokusunu tatmayı tercih eden ve dergilerin hayatta kalmasına çalışan özel okurlar var. Dergiler bu sadık okurlar sayesinde mevsimlere direnebiliyorlar.
Sizin için mevsimiyle, hatta ayıyla özdeşleşen bir kitap var mı Lento-okur?
Hepsine ilaveten Lento Dergi’nin bütün sene yanınızda olması dileğiyle, Eylül’de görüşmek üzere…
Bizi Instagram'dan da takip edin! @lentodergi