top of page
Yazı: Blog2 Post

Türklerde Cesedin Yakılması

Eski Türklerde; cesedin toprağa gömülmesi törenlerine nazaran, çok daha az uygulanan bir diğer defin şekli olarak, cesedin yakılması durumu ile karşılaşmaktayız. Çin kaynaklarına göre, ölülerin yakılması âdetine Türklerde VII. Yüzyılın başından önce fazla rastlanmaz. Göktürk, Uygur, Hun, Bulgar gibi pek çok Türk topluluğunda örnekleriyle zaman zaman karşılaşırız. Bu uygulamanın temelinde ve şekillenmesinde yine inançsal değerler ön plana çıkmaktadır. Eski Türk topluluklarında, ruhların iyi ve kötü ruhlar şeklinde ele alınması, gökyüzüne yükselen iyi ruhların geride kalan akrabaları için Tanrı katında bir yüceltme sebebi olabileceği, yeraltına giden kötü ruhların ise bu insanlara kötülük yapabileceği inancı, cesedin yakılması törenlerinde temel hareket noktalarından birini oluşturur.


Cesedin yakılması, öncelikle kaçınılmaz bir son olan ölüm ve ölüme sebep olduğuna inanılan kötü ruhlar karşısında duyulan korkunun bir göstergesi olması açısından ilgi çekicidir. İnanca göre, ölüm sadece ölen kişiyi değil, bu kişinin yakınlarından kullandığı eşyalara kadar tüm çevreyi etkisi altına aldığı görülür. Ölenin etrafta bıraktığı bu kötü etkinin ortadan kaldırılabilmesi, genel anlamda bir arınma ile olabilmektedir. Bu işin vasıtası ateştir. “Ölümle ilgili her şey bertaraf edilmesi gereken büyük bir tehlike arz eder. Ölünün akrabaları ve onun evinde yaşayan herkesin kendilerini ateşle arındırması lâzımdır.”


Cesedin yakılması durumunda bir diğer önemli faktör ise ölümün geldiğine inanılan kaynakla ilgilidir. İnanca göre, ölüme yeraltında bulunan kötü ruhlar sebep olmaktadır. Yeraltını temsil eden bu ruhlar karşısında, kutsalı temsil ettiğine inanılan ateşin mücadelesi şekline dönüştürülen bu törenler esnasında, ateşin kaynağı itibariyle kötüyü kovabilecek bir güce sahip olduğuna inanılmaktadır. Özellikle Şamanizm ve Gök Tanrı inanç dairelerini yaşayan toplumlar açısından, gök ve göğe ait olduğuna inanılan her şeye kutsallık atfedilmiş olması, ateşi bu toplumlar gözünde önemli kılmış, kendisine bir takım inanç değerlerinin yüklenmesine sebep olmuştur. Ayrıca, eski Türkler, insanı beden ve ruhtan oluşan bir terkip şeklinde ele almış ve ruhun beden içerisinde kan ve kemikleri kendisine mesken tuttuğuna inanmışlardır. Durum böyle olunca, eski Türkler gözünde kan ve kemiklerin ne denli önemli olduğunun mantığı anlaşılmış olur. Kemiklerin saklanmasının ölü ile toprak arasındaki ilişkilerin sürdürülmesi için vazgeçilmez bir zorunluluk olduğu bilinmektedir. Yakılan kemikler bu dünyada bir daha var olabilmek için her türlü riski veya her türlü ihtimali ortadan kaldırıyordu.


Eski Türklerde, ölen kişinin ruhunun kolay kolay bu dünyayı terk etmek istemediğine, yanında sevdiklerini de götürmek istediğine dair inançların da bulunuyor olması, bu defin şeklinin tercihinde etkilidir. Cesedin ve cesede ait olan eşyaların yakılması, geride kalanlar açısından ölü ve ölüme sebep olan kötü ruhlardan gelebilecek sorunlardan esaslı bir kurtuluşu amaçlamaktadır. Madem, ruh kendisine kemikleri mesken tutmuştur. Ölüme sebep olan da, bu ruhu ele geçiren kötü ruhlardır. Bu ruhun ortadan kaldırılması, cesedin doğal olarak da kemiklerin yok olmasını zorunlu kılmaktadır.

Çinlilerin anlattıklarına göre, eski Orhun Kök Türklerinde, ölüyü yakarlar. Atını ve kullandığı eşyayı da onunla beraber ateşe atarlardı. Eski Türkler, dağın, suyun, ağacın ve ateşin bir ruha sahip olduğuna inanmaktaydılar. Bu tabiat varlıkları arasında ateş diğerlerinin koruyuculuk vasfına ek olarak kötü ruhlar karşısındaki duruşuyla farklılık göstermektedir. Türk ve Moğol topluluklarının inançlarında çok kutsal sayılan ateşte de bir ruh olduğuna inanılmaktaydı. Ateşin temizleyici, kötü ruhlardan ve hastalıklardan koruyucu bir unsur olduğu kabul edildiği için ona kurban sunulduğu ve saçı yapıldığı bilinmektedir. Cesedin yakılması uygulamaları, eski Türklerin ölü ve ölüm karşısında, büyük bir korkuya kapıldığını, ölüme sebep olan kötü ruhların kendilerine de zarar vereceğinden ne denli endişe duyduklarını yansıtması nedeniyle dikkat çekmektedir.



KAYNAKÇA

Yaşa, R. (2019) “Eski Türk Cenaze Törenlerinde Ölü Yakma Adeti” Türk Tarihi Araştırma Dergisi: sayı 1.


Sümbüllü, Z. (2010) “Eski Türklerde Defin Şekilleri Üzerine Bir İnceleme” Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi: cilt 4 sayı 2.


Ersoy, R. (2014) “Türklerde Ölüm ve Ölü ile İlgili Rit ve Ritüeller” Milli Folklor: sayı 54.


Koçin, A. (2003) “Ölüm Gerçeğinin Türk Kültürüne ve Anadolu Türk Şiirine Yansımaları” Sosyal Bilimler Dergisi: sayı 5.




65 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör