Sevgili Ben,
En son gönderdiğin mektupta kağıdın kenarını yakman, bana olan özlemini o kadar iyi anlatıyordu ki, içim, gözlerim sevgiyle doldu. Ben de seni çok özledim. Her gün postacının yolunu gözlüyorum. Mektubun gelince, önce avuçlarımın içinde tutuyorum zarfı, kokluyorum sonra, içime çekiyorum kokusunu sen gibi. Daha sık mektup yaz, her gün yaz, her gün sen de sık yaz. Günde beş saat arayla postala, beş saat arayla gelsin.
Son mektubun geldiğinde Tezer de buradaydı. Sevincimi görünce kadın ne yapacağını şaşırdı. Senin gittiğin günden beri her gün uğrar oldu. Sağ olsun, elinde bir tabak kekti, börekti bir şeyle kapımı çalıyor. Muhabbet sohbet. Off çok bunalım ya, bıktım artık her gün, içim daralıyor anlattıklarından. Ama ne yapayım komşu işte. Külüne muhtaç olacağım diye tırım tırım tırsıyorum. “Çok ütüm var yanında yapsam rahatsız olur musun?, ”deyince gidiverdi. Ohhh rahatladım yeminle, girdim yatağa okudum mektubunu hızlıca. Yaaaa neden yatakta okudun bakayım deme. En sıcak yer yatak işte.
Dün gece Şirin Baba’yı gördüm yolda. Yurt dışına kaçma planları yapıyormuş. Komünizmi savunuyor diye hapse atılma ihtimali varmış. Adalet diyormuş, eşitlik diyormuş, falanmış, feşmekanmış. Ayol yaşlı adam, neyinden korkuyorlar. Kimi kandıracak bu yaştan sonra. Eğilip ayakkabılarını bağlayamıyor zavallıcık. Sahi hiç bağcıklı ayakkabı giyiniyor mu ki? Attım valla. Çorap gibi bir şey var ayağında sürekli. Neyse amannnn, bize ne elalemin yaşlısından di mi ya?
Özlüyorum çok seni. Sensiz o kadar bayat ki her şey. Anı’laştıramıyorum an’larımı sensiz cancağzım. Geçen gün yazmışsın ya, çiçekleri ayrı paralellerde solduruyoruz diye, yerden göğe kadar haklısın. Kar yağdı kar üstüne, ikilemlerden geçtik sessiz sedasız. Biliyorum biliyorum Tezer Etkisi benimki. Kadına bak ya iliklerimi işledi etamin işler gibi. Hoooooopppp bak çıktım melankoli kuyusundan. Kuyu, ben arayışı mıymış neymiş biliyor musun? Hakan dedi geçenlerde. Amannnn adama süt diyorsun meme diyor; yılan diyorsun fallik öğe diyor, psikanalizde psikanaliz. Yedi bitirdi ömrümüzü. Ne yazacağımızı şaşırdık. Raskolnikov’la gördüm geçenlerde O’nu. Ve biliyor musun kısa bir süre sonra Raskolnikov ihbar etti kendini? Tefeciyi O öldürmüş. Ahhhh be güzelim kimlerle komşuluk ediyoruz. O kadar da kibardı. Ama vardı bir haller üzerinde. Azap hastalığı dışına vurmuş, benek benekti her yanı.
Sürmelim, ela gözlüm, sen neler yapıyorsun? Durgun gördüm sözcüklerini biraz son mektubunda. Para sıkıntın var mı? David’le takılıyor musun yine? Melanie’yle yaşadıklarından sonra hâlâ oralarda barınabiliyor mu? Babaaannem geldi aklıma David’den bahsedince. Derdi ki “Gafullukların yanından yürümeyeceksin uşşuğumm, dibinde kesin sevgililer sevişiyorlardır. Görsen olmaz ailesine haber vermek zorundasın, görmez sen hiç olmaz hakkında dedikodu çıkarırlar, anasına bubasına ayıp edersin.” David hep bunu hatırlatıyor bana. İçim seviyor adamı ama sevgimi belli edemiyorum hakkımda kötü derler diye.
Bir yolculuk yapmak istiyorum. Sen olmayınca yalnızlığım tam olmuyor. Yarım hissediyorum kendimi. Çok özledim yalnızlığımı. Yolları, yolculukları. Tamaaammmm Tezer etkisi…
Aaaaa geçenlerde Avusturya-Macaristan veliahtı Ferdinand, Saraybosna’yı ziyarete gitmiş. Bizim Princip tarafından öldürülmüş. İnanamadım duyduğumda, twitter yıkıldı. Principi'yi çocuktur biliyorsun. Yıllarca bizim mahallede yaşamıştı sonra Saraybosna’ya gitmişti. Hatırlıyor musun hastalandığımda günlerce beni yalnız bırakamamıştın da her gün alışverişimizi O yapmıştı. Ne oluyor ya, bıktım artık her iyinin içinde kötüyü gözetlemekten. İyiysen iyisin kardeşim kötüysen kötü. Bu kadar basit. Sahi basit mi bu kadar istasyonlar, duraklamalar, soluk alıp vermeler? Bakalım ne olacak? Dünya savaşı çıkacak değil ya.
Uykum geldi. Ben yatar. Hasretle, sevgiyle, aşkla…
Not: Elbet mektupların koynumda, bırakacağım kendime uykunun güvenli kollarına. Ben…