top of page
Yazı: Blog2 Post

Papazsız kilise

Anılarım yazdan kalan bir avuç tanesiyle akıp gidiyor avucumdan.

Kulaklarımda terk edilmiş sesin

ve duvarları yumruklayan sert rüzgârın uluması var sadece.

İçimdeki boşluk ruhumdan akan kanla doluyor

ısıtmıyor, daha fazla soğuyorum süzülen her bir damlada.

Aminsiz bir dua,

papazsız bir kilise,

şarapsız bir ayyaş gibiyim

tanımadığım yakın bir yabancı

ve ruhsuz bir bedenle.




Yanılsama


Vatansız bir vatanseverim

vatanım bastığın topraktır çünkü.

Boş gözlerle izlediğim denizin sakin dalgaları,

bir annenin bebeğine şefkatli bir incelikle dokunduğu gibi

yüzüme dokunan kibar rüzgâr,

başımın üstünde duran mavi gök kubbe…

Cenneti andıran bütün bu manzara

cehennem gözlerime.

Alev alsın deniz

etimi kemiklerimden ayırsın dalgalar,

bebeğine nefretle dokunan anne gibi

usturayla kessin yanaklarımı kibar rüzgâr,

kararıp çöksün artık

maviliğinden eser kalmayan mavi gök kubbe…

Cenneti istemeyen biri düşlemez cenneti ama

seninle cehennem cennettir bedenime.




Eski eskimeyenler


Suskun şehrin sesleri

damarlarımda kan yerine akan gözyaşlarına karışırken

sarı sokak lambalarıyla aydınlanan

çıkmaz sokaklara götürdü beni ayaklarım.

Gemilerin terk ettiği,

kurtlanmış anıların ölü tebessümlerini hâlâ yitirmediği bir limanda

çürüyen tahtalarla bir sandal yaptım kendime.

Eski eskimeyenlerin ağırlığıyla gömüldüm karanlık denize;

yuvasız yaşayıp, mezarsız öldüm.


25 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör