top of page
Yazı: Blog2 Post

Konum Bildiriyorum, Ruhumdayım

Aslında hepimiz bir şeylerin esiriyiz. Bize dayatılan algılar, bizi o dönemin insanı yapıyor, maruz kalıyoruz. Herkes kendi dönemini yaratıp orada kendince yaşayıp gitse değil mi? Tabii ama bir başına, kırın ortasındaki yalnız ağaç gibi. Özgür olmak istiyorsan bedelini ödemek zorundasın. Çünkü tekliğin olmadığı bir yerde özgürlükten söz edemeyiz. Bir ruh ancak boşlukta bir başına süzülürken özgür olabilir. Yaşıyorsan özgür değilsin.


Bir kere doğduysan öleceksin, bak işte kısıtlısın. Kapalı parantez arasında bir vakit, birçok an var, başı sonu belli... Ama bu bir tercih değil, bir mecburiyet. Hapsolmayı kim tercih eder ki? Aklıma gelen ilk şey; bir kalp özgürlüğünü kenara itip, bir histe hapsolmayı tercih edebilir. Peki ya bir beyin? Herhangi bir fikirde hapsolmayı tercih eder mi? Benim cevabım asla etmez. Aykırı bir durum bu. Kendi fikrini ancak başka bir fikir mantıklı gelirse kendince değiştirip kendine dönüştürür. Fakat burada salt bir hapsolma yok. Fikir denilen şey sonuna kadar özgür olmak ister bir yere takıldı mı, takılan yeri ya yırtar ya da o parçayı oraya değişmiş bir şekilde diker ve yine süzülmeye devam eder.


Şimdi gelelim bu iki organımızın bağlantısına. İnsan gelişiminde düşünceler her şeyi değiştirir, her şeyin tohumu düşüncedir. Peki insan gelişimini yorumlayıp bu sonuca ulaşan da bir insan olduğundan ben burada bu insanın bize dayattığı algıya katılmak zorunda hissetmiyorum kendimi belki bu kabul edilir bir doğrudur ama bence belki de gerçek bu değildir.


Mesela beynim ve kalbim buluştu bugün. Benden hiç izin almadan kafalarına göre takıldılar. Ben durdum ve sadece durarak maruz kaldım olan bitene. Beynimin ve kalbimin buluştuğu yer ruhumdu. Evet, evet eminim ruhtu burası. Fakat hani ruhum özgürdü, kendi kendime öyle demiştim en başta ama şimdi kalbim de burada, nasıl oldu bu?

İşte karmaşıklık burada başlıyor. Sonsuzluğumuz içindeki hapsoluştayım şu an. Konum bildiriyorum en özgür olduğum yerdeyim, ruhumdayım. Ruhlar birbiriyle yine yalnızlıklarını paylaştıkları için, varılan sonuç yine bir yalnızlık oluveriyor. Belki daha farklı bir yalnızlıktır bu...


Müdahale edemiyorum çoğu zaman hangi yalnızlığı seçeceğime, bir anda ışıklar sönüyor göremiyorum. Yersiz duygular, yerli yerinde düşüncelerimi kaldırıp yerleşmeye çalışıyor. Sanırım çok yaşlılar ve yoruldular ayakta dimdik durmaktan. Kibar bir beynim var sanırım, sürekli yer veriyor onlara. Ama ayrılmıyor oradan, hep orada bekliyor ve özgürlüğümü korumaya çalışıyorlar... Bakalım kim galip gelecek bu yolculukta. Kim daha çok yorulup dinlenmek ve oturmak isteyecek.


50 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör