top of page
Yazı: Blog2 Post

İLK GÖZ AĞRISI


Kalbimin içinde yeniden doğmanın ve yeniden doğmanın, sonra düşmenin ama ne olursa olsun yine de doğabilmenin sesi gibi bahar. Peşine takılan küçük bir köpeğin, dönüp baktığında gözlerini yere indirmesi gibi bu güzel düşlerin buğusu. Bir gölgenin ardına düşmek gibi heyecanlı, çırpınan bir martının kanadı sanki bu kentin sessizliği. Demlenmiş ruhların uyumu akıp gidiyor piyanonun tuşlarında. Ezgi piyanonun tuşlarından bağımsız bir var oluşa sahip midir? Boş ver! Felsefeciler düşünsün bunu. Sen benim gözlerimde kal.

İçindeki ezgi neyse usul usul git onunla. Usul usul dediğime bakma, fırtına getirir, yağmurlar boşaltır üzerine, çığ olur inan; müziğini keşfetme yolculuğu! Havaya öyle bir hinlik yerleşir ki şaşar kalırsın, inan! Hep, bir eksik kalır notaların. O eksiklik midir seni hayata bağlayan öge? Boş ver, varoluşçular düşünsün bunu! Sen benim saçlarımda kal.

Her yanına tuz bulanmış bir deniz kızı, sesini kaybetmiş aşkı uğruna, bir prenses misali yola devam! Yollar, yolculuklar olmazsa olmaz değil mi? Onlar da gitmelere doyamayanların tarihsel zorunluluğuna gebe. Bu gidişlerin yalnızlığı nelere gebe? Kim bilir? Evet evet, onlar düşünsün. Onlar işte canım felsefeciler… Sen benim kirpiklerimde kal.

Prenseslerin derinlerinden gelen putların sessizliği değil mi hayatın ta kendisi? Bu putlar ki öz mü töz mü tartışmasını başlatan… Derinlerde işte, çok derinlerde! Hafızasız bir kuyunun dibi gibi ellerindeki çizgilerin rengi. Çöllerde yolunu şaşırmış bir papatya diyorum, akıp giden sorularının muhtevası. Offf, yine yaptım! Bırak idealistler düşünsün. Sen benim karanlığımda kal güzelim.


Gözlerim yolda, ilk göz ağrım. Söyle bu hüznün niye? Gözün ilki ağrılı mı? Ondan mı bu mahzunluğun? Hakikaten, gözümün ilki ağrılı mı olmak zorunda? Göz demek eşik demek. O zaman eşiklerden atlamak zorlu. Gelecek mi geçmiş mi sorgulaması… Yolların başlangıcında eline aldığın ilk fotoğraf. Bir şiirin dizesinde saklı, uzaklığı mazinin. Dönmenin dönemselliği bu bağlamlarda bize aynı şarkıyı söyleten. Dönmek var mıdır? Dönmek mümkün müdür? Bıraktım onların ellerine. Onlar onlar, devinimciler yani. Sen benim düşlerimde kal.

Gülümserken ağlamak gibi bir şey bu ilk göz ağrısı. En güzel anlarda, en güzel müziklerin eşliğinde eylemek, eski Türk filmlerine inat. Yüreklerde bir bayram havası. Açık hava sinemalarının sıcaklığında, kuşlardan emziğini isteyen bir çocuğun yalnızlığında. Hey biliyorum, burada psikologlar koşacak konuşmanın lüzumsuzluğuna. Sen benim köprülerimde kal yeter.


Öyle bir şey ki bu ilk göz ağrısı, yeniden sigaraya başlamak, avutabildiğin özlemlerinin, bir ıslığın nereye gideceğini bilememesi gibi. Susmalarının dinlenmesinin oranı. Denge yani. Denge… Hayatın akışının yastığına damlayan yaşları. Ruhunun mesken tuttuğu imkânsızlıkları. Hiçliğin ta kendisi… Boş ver be, son nefesimin gizli öznesi… İyisi mi Aristo’ya bırak bunları… Sen benim şarkılarımda kal.



65 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

NİLÜFER