HAYAT
Hayat mı? Hayat. Evet bu kadar basit işte sadece hayat. Anlatılmaz ama… Anlatılmaz yaşanır derler ya o misal işte. Peki tam olarak yaşamayı kim becerebiliyor? Kimse… Bence hiç kimse beceremiyor bunu. Küçücük bir bebek de, okumuş, adam olmuş bir profesör bile tam olarak beceremiyor. Günahsız olmak, tam olarak çok doğru bir biçimde yaşamak değildir. İnsan günahsız olmaz ki. İnsansan eğer her şey olacak her şey, ama her şey yerli yerinde, fazla değil. İşte o zaman güzel oluyor. Hayat bizi istediği yere mi götürüyor, yoksa biz mi hayatı? Bunu hâlâ anlamış değilim. İyi bir şey olunca hayatı kendim yönlendiriyormuşum gibi oluyor, ama kötü bir şey olunca diyorum ki hayat bizi sürüklüyor. Artık götürmeyi geçtim sürüklüyor diye düşünmeye kadar geldi iş. İnsan doğası bu. Her yerden kendisine bir pay çıkartır, kendisini bir şeylerden hep üstün tutmak ister. Ne gerek var bu çabaya, bu kadar kendini yormaya. Ona çabaladığın kadar yaşamaya da çabalasan ne müthiş olur, ama biz kolay neyse onu yaparız, hiç yorulmamamız gerekir. Öyle olmazsa depresyon denen bir şey var o ortaya çıkıyor. "Depresyondayım," der insanlar. Bunun farkındaysan öyle bir şey yok aslında. İnsanlar işte… İnsanlar böyledir. İnsanlar, insanlar, insanlar peki ya çocuklar? Çocuklar çok ayrı bir dünya içinde, çok farklı bir düşünce sistemi içinde. Onlar her zaman ânı yaşarlar. Düşünmezler ki beş yıl sonra ne olacak diye, ama hep büyümek isterler. Büyüyüp ne yapacaklarsa sanki. Sevmiyorum bu yüzden çocukları. Bebekleri severim ben. Nasıl da geldiysek bu konuya. Neyse hayat mı diyorduk? Yok yok demiyorduk, yaşıyorduk.