HANGİ BİTİŞ?
bir yerde atomun çekirdeğiyim
bir yerde artı sonsuzum*
2021 bitmek üzere. Peki, ama zamana isim verip onu 12 aya hapsetmeseydik, yine bitecek olur muydu? Yaşam bir akış ve akışta kalamayız. Akış durmaz ilerler; ancak yol alabiliriz onunla. “Yol üzere olmak” tabiri vardır hani, öyle. Koca bir akışın içinde “bitiş” dediklerimiz, sadece yanılsamadır belki.
Bitmeyi de başlamayı da icat eden insandır. Oysa doğada devinim vardır, bir çember gibi döner durur yaşam. Yeşilden sarıya, sarıdan turuncuya, kırmızıya daire şeklinde dizilen yaprakları bilirsiniz. Yaşamın döngüselliği gibi halden hale geçen bu canlılık dairesinin hangi rengine, “Burası son, burası bitiş.” diyebiliriz? Diyecek olsak, daha biz derken yeniden yeşillenmeye yüz tutacak olan tabiat, bizi haksız çıkarmaz mı?
Doğada boşluk yok, her şey öyle sarmal ki… "Hilal" dediğimiz ayın tamamında aslında hep bir dolunay olduğunu dikkatli bakınca görebiliriz. Bütün sonlar, bütün bitişler bizim hüsnü kuruntumuz. Bakışlarımızın çizgiselliğini yaşama atfediyoruz. Bir hat gibi saatler, takvimler icat edip kendi çizdiğimiz çizgileri takip etmek zorunda kalıyoruz. Sonra gelsin kişisel gelişim önerileri, bir günü en verimli nasıl planlarız geyikleri… Kırmızı ışıkta durmayı, bir sonrakine yetişmeyi, çalar saatleri, hepsini, bir engeli bitirip diğerine başlamak için kullanıyoruz.
Döne döne değil, dura dura yaşıyoruz çizgiler boyunca. Kendimize eğilemeden, başlamakla bitirmek arasında zikzaklar çiziyoruz. Çizgi tamamen düzleştiğinde hayat bitecek yanılgısındayız çünkü.
“Her şey bitmek için başlar” klişesi değil bu. Ama hayatını doğaya uyumlu yaşayan doğa insanları, yaşamın döngüselliğinin ne demek olduğunu çok daha iyi bilirler. Bilirler ki çizgiler ve bitişler yanılsamadır.
Çarpıcı bitişleriyle aklımızda kalmış filmleri, romanları düşünün. Orada bittiler mi? O yanılsamaları mı sevdik?
Bu yazı da burada bitmedi, sevgili Lento okur!
* Attilâ İlhan, Yasak Sevişmek, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2010, s. 39.
