FAYANS KIRIKLARI
Güncelleme tarihi: 7 Oca 2022
Kollarına sıkıştırdığın çiçekler kadarsa ömrün,
Kim bilir neler anlatırdı dalları, yaprakları.
Kabarık göğsüne değen yerleri.
Ki o göğse ne yaşlar döküldü,
Ne yiğitler teselli buldu.
Ne körpelere ayna tuttu.
Ne kız kardeşlere yastık edildi.
Kendi nefesini bile sakladığın kendi göğsün.
Beklerken sırasını kaç kişi gözlerini dikti mesela gözlerine.
Ya da yere, halının saçaklarına dalıp gitti heyecan ve efkâr içinde.
Kaç kişiyi geçirdin hayat köprüsünden elinden tutup.
Kaçını arafta bıraktın,
Kaçını efsunlu çarşaflarda.
Kim kime ne etti, görmez miydin kimseyi?
O zaman da mı gözleri kapatmak gerekirdi nefes almak ve devam edebilmek için?
Beklediğin sokaklar,
Geçtiğin hayatlar bir bir yıkılıyor şimdi.
Tepeden tırnağa.
Sana edep anlatmakla şehvetini almak arasında kalan her şey.
Meydanlar, savaşlar, bayraklar, babalar, kardeşler, kadın, erkek her şey.
Her şey ve hepimiz yıkılıyoruz.
Dedi ya Nazım, manastır da kule de yıkıldı çoktan.
Savaşlarının önünde saygıyla eğildiğin,
Ustaca çomak salladığın felek bile yıkıldı.
Dudağının kenarındaki o incecik çizgi,
Ondan böylesi alaycı ve acıklı değil mi?
Ve gayet farkındasın,
Bir fayansın derzinden fazla dersin geçmiş bu aleme.
Şimdi burdan baktığım şeyin,
Her iç çekişte arzudan rahme yolculuğu,
Sıcak bir yuva bulamayışımızdan.
Şimdi burdan baktığım şeyin,
Her defasında gönül değiştirmesi,
Senin o mor hüzünlü elbisenden.
Bir de radyoda Şövket Elekberova çalıyor;
Akşam Mahnısı,
Ondan…
