EFLÂTÛNÎ
Bir pazar akşamı
-Düşlerde kalan aşkların geride bıraktığı-
Papatyalarla süsledim mezarımı
Bir önceki geceydi
Şarap kırmızısı gül yordamıyla işlenen o kalbin
Eşrefi mahlûkât arasında sağ kalmış o ruhun
Canıma kastetmesi
Beyazlar içerisindeki tenim
Bembeyaz bir sevdanın ışığında
Üç aylık yaşamım sonrasında
Soluk bir hâl aldı
Mahalleli yaktı ağıtlarını
Gayrimümkün bir sevdadan ölen benin arkasından
Oysa güneş ağarmadan çağırmıştım onu
Mehmet Amca dükkânı açmadan
Kuşlar yuvalarını terk etmeden
Yalvarmıştım dizlerimin üstünde
Kaplan ağzındaki ceylan misali
Korkudan titreye titreye
Sunayım gönlümü sana diye
Umutsuz bir tebessümle konuşmaya başlayacakken
-Sevdiğim-
O lanet olası bulutlar girdi işin içine
Yağmur yağdı, şimşek çaktı
Gök parladı
Gülriz, vazgeç diye
Duymak istemedim amma...
Yürümeye başladı sevgili
Denize doğru
Yağmurla taşan, bankları, kaldırımları, sokağı aşan
O denize doğru
Deniz durmadı
Çekti içine ömrümü
Hapsetti onu sularına
Dilinde türküsü eskimeyen
Hercümerç bir kadını bırakarak.