top of page
Yazı: Blog2 Post

Bir Eskicinin Seyir Defteri: Kaynana Karması

Güncelleme tarihi: 12 Mar 2022

''Her kim bir başkasına eziyet ediyor ve buna rağmen iyi bir yaşam arzu ediyorsa, o kişi bir sonraki yaşamında asla mutlu olamayacaktır.''

Dhammapada



- Hurdaciiiiiğğ.


- Eskiler aliyooom.


- Hurdalar aliyooomm.


Bu ses, kaynanasından illallah etmiş bir gelinin hayatını değiştirecekti. Sesin sahibini görmek için perdeyi araladı ve sokağa bakan camı açıp:


- Ekşi suratlı eskiciii!


- Buyur ablam?


- Her türlü eskiyi alır mısın?


- Alırım ablam, vaziğğğfemiz!


- Gel ulan yukarı, ammma almazsan sıçarım senin ağzına!


Eskici, el arabasını usulca müsait bir yere park etti ve Bakkal Rıza'yı tembihledi. "Aman ha beyim benim sermayem budur, göz kulak oluver hayrına," dedi. Ürkek adımlarla merdivenleri çıkmaya başladı. Bir yandan ne tür bir "eski" ile muhatap olacağını düşünüyor, diğer taraftan bu yırtık kadının üslubu yüzünden eskici kimliğinde açılan yaralara içerliyordu. ''Laaanet olsun adamım yine tersoya düştük,'' diyerekten hayıflandı (son 10 gündür ücretsiz Netflix deneme hesabına sahipti). İkinci katı çıkmıştı ki gündelikçi şirrret karının cırtlak sesiyle kendisine geldi:


- A kavruk pezzevenk görmez misin yeni silerim merduvanları!


Eskici karşılık vermedi, "Haklısınız bayan benim kabalığım, mazur görün," diyerek başını önüne eğdi. Yaşanacak herhangi bir tatsızlık bu mahallenin eskilerine artık bu eskicinin talip olamaması anlamına geliyordu. Eskiciler iş gereği lokasyona ve müşteri memnuniyetine ziyadesiyle önem veren kimselerdir. Semtteki potansiyel müşterilerinin zihninde kendisi adına kötü bir intiba bırakmak istemezdi. Ayakkabılarını çıkartıp gocuğunun koynuna koyarak yürüyüşüne devam etti.


Nihayet dördüncü kata varmıştı. Kapı aralıktı, içeriden sinirli gelinin bağırışları duyuluyor, aynı zamanda kesif bir bok kokusu burnuna varıyordu. Eskici, ilginç bir müşteri ve ilginç bir eskiyle karşılaşacağını anladı. Kapıya doğru yöneldi ve adet üzere üç kez tıkladıktan sonra, "Ablam geldim," dedi. Kısa süreli bir sessizlikten sonra asabi gelin, "İçeri gel de alacağın malı gör," dedi. Eskici desturu aldıktan sonra daldı içeri. Kadın oturma odasını işaret etti, koku gitgide artıyor ve eskici alacağı ürünün bu kokunun kaynağı olmaması için Tanrı'ya yakarıyordu. Odaya girdiğinde alacağı eskiyle göz göze geldi. 70'li yaşlarında ve altına kaçırmış bir pir-i fani ile karşılaştı. Gelin kaynanasını işaret ederek "Nedir bunun ederi?" dedi. Eskici fena halde bocaladı, böyle bir teklifi beklemiyordu. Gelin sözünü yineledi, "Sana derim be ebleh eskici! Nedir bunun ederi!" Eskici kaynanaya alıcı gözüyle bir baktı, "Ablam gantarı getirmedim bi dartmak lazım ne desem yalan olur," dedi. Gelin işkillendi, eskicinin aşağı inip kantarı getirme bahanesiyle kaçacağından şüphelenmişti. Bir anda hiddetlendi ve "Efenndiii efendi! Sözünün eri ol, neyse eski alırım demedin mi?" Eskici köşeye sıkışmıştı, söz ağızdan çıkmıştı bir kere, ortada verilmiş biz söz vardı, o sözü çiğneyemezdi. Gelin eskicinin tereddütte kaldığını görünce bu sefer tehdit yoluna başvurdu. "Bana bak adam, eğer bu eskiyi almazsan seni Eskiciler Esnaf Odası'na şikâyet ederim, mesleğinden olursun!" Eskici çaresiz kabullendi. Ama eski olarak satılmak istenilen kaynanayı aşağı indirip tartmak gerekti. Eskici, kaynanayı bir güzel gazete kağıdına sardı ama magazin sayfalarında müstehcen içerikler olur diyerekten bir ince düşünce örneği göstererek, gazetelerin spor ve haber sayfalarını kullandı. Ne de olsa yaşlı başlı bir kaynanaydı bu, gelini nezdinde sevilmemiş olsa bile bu muameleye layık değildi. Eskici, firavun mumyalar gibi titizlikte kaynanayı sardıktan sonra tam sırtlanacakken yükünü, aklına bir fikir geldi, eskiciler pratik zekâlı kişilerdir, çünkü meslekleri gereği birçok ekstrem durumla karşı karşıyadırlar. Merdivenleri çıkarken temizlikçi şirret kadının henüz yeni yıkadığı mermer merdivenler kurumuş olamazdı. Eskici, gazetelerin spor ve haber sayfalarını kullanarak sardığı kaynanaya bu kez üç tur streç film döndü. Kaynana düşmanı gelin:


- Streçi çok kullandın be adam, ne gerek bu kadarına!


- Ablam bu streç üç tur olmazsa merdivende kayan kaynana hanımda sürtünmeden dolayı birtakım yanıklar ve akabinde deformasyonlar oluşabilir, ben streçin fiyatını kaynananı tarttıktan sonra üstüne eklerim, müsterih ol.


- Eskici milleti değil misiniz hepiniz aynısınız. Ne koparırız diye saldırırsınız gevur gibi.


- Hanım hanım sözlerine dikkat et! Biz atadan dededen beri eskicilik ederiz. Cennetmekan Sultan II. Abdülhamid Han'ın Haliç'te çürüttüğü donanmanın hurdalarını bile zamanında benim dedem almıştı okka okka, senin sözün ne hakla!


- Amma uzun ettin sen de be! Bırak şimdi martaval okumayı. Alacağın götü boklu bi kaynana, uzattın da uzattın bi o yana bi bu yana.


Eskici iyice asabileşti, müşteri her zaman haklıydı, ne yapsın. Bir anlık gafletle hıncını kaynana hanımdan çıkartıverdi. Gözü dönen eskici cenin pozisyonunda kundakladığı kaynanayı gülle atan atletler gibi kaldırdı ve etrafında birkaç kez döndükten sonra ıslak merdivenlerden aşağı doğru fırlattı. Fakat eskicinin bir anlık sinirle merkezkaç kuvvetini göz ardı ederek gerçekleştirdiği bu atış haddinden fazla bir sürate kavuşan kaynananın meçhul yolculuğuna dönüştü. Kaynana hızını aldıkça alıyor ıslak merdivenlerden yağ gibi kayıyordu. Artık bu etkileyici slalomdan sonra ona ''kayyygana'' dememek için hiçbir sebep yoktu. Giriş kata erişen kaygana o süratle eskicinin el arabasını emanet ettiği bakkalın dükkânına doğru ivmelendi. Eskici ve gelin gümbürtüyü duyar duymaz aşağıya koştular. Hızını alamayan kaygana, Bakkal Rıza'nın camekânı tuz buz etmiş ve şarküteri reyonundaki teker peynire saplanmıştı. Bakkal Rıza şok halindeydi. Teker parmesan peynirine saplanmış bir yaşlı kadın vardı şarküteri reyonunda. Eskici aldırış etmeksizin usulca yanaşıp kayganayı saplandığı teker peynirden çıkarttı. El arabasına götürüp bir cerrah ciddiyetinde streci ve gazete kağıtlarını maket bıçağı ile kesti. Koku yine boy göstermişti. Eskici el kantarının kancasını kaygananın kazak yakasına geçirip gerekli ölçümleri yaptı. Kaynana tüccarlığına özenen geline, "Ablam 78 kilo, 2 kilo dışkı düştüm 76 kilo eder. Demirin kilosu 80 kuruş ben sana 70 kuruş vereyim helal et," dedi. Gelin fazla üstelemedi, "Tamam hadi senin dediğin olsun, ama bi de 12'li mandal takımı ver!" dedi. Eskici bu ticaretin bir an önce bitmesini istediği için kâr amacı gütmeyerek alışverişi noktaladı. Gelin 53 lira 20 kuruş nakit ve 12'li mandal takımıyla keyfe geldi. Tüm olan bitenleri balkonlarından panoptikon gibi izleyen komşu hatun, kişilere dönüp gerekli komutu, savaş galibi mağrur bir komutan edasına bürünüp el işareti ile verdi:


- Şiiişşşş! 1, 2, 3!


- Bu kimin donu U!


- Kayganamın donu U!


- Boka kokar donu U!


- Ben yıkamam onu U!


Kaynana tüccarı gelin ve balkondan panoptikon hanımların bu coşkulu tezahüratları arasında eskici ve boklu kaygana sokaktan böylesine müzikal bir merasimle uğurlandı. Arkalarından ne bir el sallandı ne de bir mendil... Eskici kayganayı el arabasının üstüne atıp evinin yolunu tuttu. Eve gidene kadar birçok zahmetler çekti eskici. Rüzgâr karşıdan estiği an tüm dışkı kokusu ciğerlerine doluyordu. Geçtiği her sokakta insanların meraklı bakışları el arabasındaki kayganadaydı. Bir an için alnından terler damlayan eskiciyle, kaygana göz göze geldi. O ana kadar sesi dahi çıkmamış kaygana eskiciye dönüp:


- Evladım kusura bakma seni de yorduk, af buyur kokumuzla nefsine eziyet verdik. Yaşlılık işte ne yaparsın, altına mukayyet olamıyor insan koyuveriyor ne varsa mesanede midede.