açıkta dövüşen dulda
kurbanlık başaklar gibi sallanıyordu
insanların gam yüklü bedenleri
hareket ettiklerini sanıyorlardı
oysa oldukları yerde duruyorlardı
yürümeyi bilen bir çocuk fısıldadı
fırsat buldukça esen yele
her yanı saran tipiye
kibrinde dirilen pervasız düzene
ham düşleri dalıyla kesene
şüphesiz bilgeleşen çocuk fısıldamıştı
kardeşçe sığınılacak barınağı
duymadılar, duymadılar, duymadılar
onlar için mücadele eden
açıkta dövüşen duldayı
küsuratsız pi
bir karıncayı incittim
kurumuş günün dalından düştüm
acımasız ayak seslerine geçmişimi sundum
geveze şehrin karşında sözcüklerimi yuttum
bulvarlardan topladılar sarhoş şiirlerimi
şairler çetesi suçlu buldu dizelerimi
evet suçluyum, cilveli sayfalara göz diken
korkarım ki bir karıncayı incittim…
kurumuş günün dalından düştüm
ağıtlar ordusunun askerleri ile savruldum
işgal altındayken benliğim ben hep sustum
dağ başlarında buldular solmuş renklerimi
koynumdan çıkardılar bahar ressamının ellerini
evet suçluyum, benden başka yok bunu bilen
korkarım ki bir karıncayı incittim…
kurumuş günün dalından düştüm
orta yerinden kırılmış saatlere tutundum
açlığımı, susuz zamanın sofrasında avuttum
uykusu kaçmış düşten uyandım, sardım kendimi
sabanla sürülmüş avuçlarımda minik ayak izleri
evet suçluyum, kendi yuvamın üstüne bastım fark etmeden
korkarım ki bir karıncayı incittim…
küsuratsız pi
elbette gördüm
üstündeki yırtık düşlerin pelerini ile
şehri avuçlarına alarak koşuyor
korkak masal kahramanlarını yere seriyor
erik dalında asılı kalmış çocukluğum
ömür penceresinden dalarak izliyor
telaşların sokaklarda çarpışmasını
özgür çıkıp parya olarak dönen
kendini uzaklarda arayan gençliğim
iç sesi artarken kısılan sesi ile
içinde büyüttüğü ozanı emekliye ayırıyor
zaman cümlesinin sonuna nokta koyuyor
kendi çapında kırkambar yaşlılığım
benliğimi doğduğum beşiğe gömdüm
anamın dua gibi sözlerine aç ağlarken
hangi sofraya otursam kardeşliği bölüştüm
baharda direnç çiçekleri ile zafere yürürken
bunların hepsini elbette gördüm
bana mantıktan bahsetmeyin
filozofların aforizmalarını canevime gömdüm
bunların hepsini elbette gördüm
acılar dağına yuva yapsam da
aşkın şarkısı döküldü kanatlarımdan
bunların hepsini elbette gördüm
cihan büyük bir mezarlık olsa da
insan umudu yaşattığı kadar var
tek basamaklı merdiven
her gün esneyerek kendini uyandıran sabah
iş yerine geç kalmış vurdumduymaz saatler
samimiyetsiz bakışlara takılan titreyen sözcükler
toplu taşıma da olsa zoraki mitinglerden çıkan anlam
hepiniz yılmaz süvariler olun çıkın karşıma
siz de olmasanız hayata tutunan satırlarım
tek basamaklı merdivenle hangi imgeyi kaçırırım
adımı unuttuğum gibi biliyorum elbet
bir cümleyi ardılına sımsıkı bağlamayı